Ekvador’un Pasifik kıyısı, küresel ısınma ve istilacı türlerin ortaya çıkmasıyla bağlantılı bir ekolojik kriz yaşıyor. Darwin Adası yakınlarındaki doğal bir kaya oluşumu olan Darwin Kemeri’nin çöküşü, Galapagos takımadalarının savunmasızlığını simgeliyordu. Çökme doğal erozyondan kaynaklanmış olsa da bu durum bölgenin çevresel değişikliklere karşı hassasiyetini ortaya çıkardı.
Soğuk ve sıcak okyanus akıntılarının buluştuğu bir bölgede yer alan takımadalar, okyanus sıcaklıklarındaki değişimlere karşı her zaman savunmasız olmuştur. Bu durum, Pasifik Okyanusu’nun periyodik ısınması olan El Niño’nun başlamasıyla daha da karmaşık hale geliyor ve bu da adalarda yaşayan türler için koşulları daha da kritik hale getiriyor. El Niño yalnızca sıcaklıkları değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda mevcut besin miktarını da azaltarak, besin açısından zengin bu akıntılara bağımlı olan penguenler ve deniz aslanları gibi türleri etkiliyor.
Örneğin deniz iguanaları genellikle beslendikleri kırmızı ve yeşil algleri bulmakta zorluk çekerler. Deniz kaplumbağaları, yüksek sıcaklıkların yuvalama ve yumurtadan çıkmayı zorlaştırması nedeniyle ek zorluklarla karşı karşıyadır; çünkü ısı, hem yumurta kuluçka dönemini hem de sudaki besin varlığını etkiler. Galapagos yetkilileri 19. yüzyıldan bu yana dev kaplumbağaları korumaya çalışıyor ve 1933’ten beri avlanma yasağı uyguluyor.
İklim değişikliğinin yanı sıra istilacı türler de bir başka büyük tehdit oluşturuyor. Tamamı yerli olmayan kedi, köpek, domuz ve besi hayvanları yiyecek ve alan için endemik türlerle rekabet ediyor. Pandeminin ardından evcil hayvanların göçü sorunu daha da kötüleştirdi; örneğin yabani kediler deniz iguanalarının yavrularını avlarken, domuzlar kaplumbağa yuvalama alanlarını tek bir gecede yok edebilir.